Etiketler

seyahat blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
seyahat blog etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Nisan 2022 Cumartesi

SEYAHAT ETMEK?

Seyahat Etmek?


Şu sıralar kendime sıkça "Bu hayatta ne yapmak istiyorum?" ya da "Bu hayatı nasıl sürdürmek istiyorum?" diye soruyorum. Aslında cevap çok basit ama harekete geçmek o kadar zor geliyor ki.. Belki de ömür boyu hep aynı hayalle yaşayacağım ama vardığım nokta hep aynı kalacak kim bilir..?

Benim en büyük hayallerimden biri seyahat etmek, yalnızca bulunduğum noktadan başka bir noktaya gitmek değil de içime döndüğüm, kendimi sorguladığım bir durum aynı zamanda. 

Aslında seyahat tutkusu ilk olarak lise yıllarında okuma dersinde arkadaşımdan ödünç aldığım Sibel Buğdaycı'nın 'Sakin ol! Her şey mümkün' isimli kitabını okumamla başladı. O yıllarda bir kitaba verecek param dahi yoktu, ya kütüphaneden ödünç alırdım ya arkadaşlarımdan. Kitapta Sibel Buğdaycının Latin Amerika'daki yolculuğu ve Latin Amerikalıların ne kadar sakin ve mutlu oldukları, yazarın bir olay karşısında acele ettiğinde sakin olması için yerlilerin sıkça telkinde bulunduklarını anlatıyordu. Latin Amerika'ya karşı olmasa da seyahat etmeye karşı bende bir sempati bıraktı bu kitap. Hayretler içinde okudum çünkü kitapta anlatılanlar gerçekti ve bu benim için inanılmaz bir şeydi. Bir kadın tek başına bilmediği bir ülkeye gidiyor ve seyahat ediyor. Benim için o yaşlarda yaşadığım ilçe dışına tek başıma gitmek bile imkansızdı. Bu kitapla birlikte hayaller kurmaya başladım.  Sonrasında yurt dışına gitmekle ilgili hayallerim üniversiteye gidene kadar ertelendi. Üniversitede Erasmus ile bir yerlere gidilebileceğini öğrenmiştim. Uzun araştırmalar sonrası okuduğum bölümde sadece staj için Erasmus olduğunu, staj yerini kendim bulmam gerektiğini öğrendim.  Başladım bulduğum her yere staj için mail atmaya ve İngiltere'de bir staj yeri ayarladım.  Her şey çok güzeldi ancak başvuru tarihlerinin son gününde başvuruların başladığını öğrenmiştim ve ben o gün acele ile staj için olan formu değilde eğitim için olan Erasmus formunu doldurup teslim etmişim.  O günün akşamı farkına vardım ve ertesi gün yanlışımı düzeltmek için gittiğimde sürenin dolduğunu söyledi oradaki görevli, kendimi ağlamamak için zor tutsam da başladım ağlamaya.. aylarca staj yeri bulmak için emek harcadım ve sırf bir form yüzünden sınava giremiyordum. Neyse halime acıdılar da sorun çözüldü. Söylediğim tek söz şuydu "Sınava girip kaybetseydim bu kadar canım yanmazdı." Sınava girdik belli bir puanı da aldık ama okulun verdiği ödenek uçak bileti dışında pek bir işe yaramıyordu.  Daha önce İngiltere'ye gitmiş biriyle görüştüm aynı bölümden... O da maddi durumun yoksa gitme dedi . Fazlasıyla motivasyonumu kırdı. Çevrenizden böyle insanları uzaklaştırın, kendi doğrularınız olsun hayatta.. Ailemden  bir destekte istemediğimden vazgeçtim. Sınavı kazanamadım dedim gitmedim. İlk yurt dışına çıkma girişimim hüsranla bitti.

Aradan bir iki yıl geçti ve okul bitti. Yurt dışında gönüllü projeler ile hem çalışıp hem gezebileceğimi öğrendim.  Bu sefer hiç masraf etmeden yurt dışına gitmenin bir yolunu bulmuştum. Hem yeni mezun biri için iş tecrübesi demekti bu. İlk olarak Azerbaycan'daki kurumdan kabul aldım ardından İtalya'daki kurumdan... İtalya 'ya gitmeyi Kızılhaç'ta gönüllü çalışmayı planlarken... 4 gündür geçmeyen ateş nedeniyle hastaneye gittim ve ne olduysa orada başladı.  Hastaydım ve hastalığımın ne olduğu bilinmiyordu. 4 günden sonra durumum iyice kötüye gitti. Yurt dışına gitmeyi bırak ayakkabılarımı bile giyemez hale gelmiştim. İlk başlarda Behçet dediler ardından kanser... kuruma mail attım ben gelemiyorum hastayım özür dilerim diye.. artık hayallerimden vazgeçmiş ölümü kabullenmeye başlamıştım.  Benimde vaktim buraya kadarmış dedim ama öyle olmadı. :)) 3,5 ay sonrasında iyileştim. Korkulacak bir şeyim olmadığını öğrendim. Önce en dibe çöktüm sonra hayata geri döndüm.  Yerimde durur muyum madem ölmüyorum, gidiyorum ya neresi olursa, ne olursa gidiyorum dedim. Tekrardan başladım başvurulara Arnavutluk'ta bir yerden kabul aldım ve tam olarak iyileşmediğim için başvuru sırasında kuruma durumumu söyledim ''ilaçlarımı alıp gelicem, ben bu projede çalışmak istiyorum'' dedim. Proje başlayana kadar çok daha iyi duruma geldim ve ilaçlarımı yanıma alıp gittim. Asıl ondan sonra başladı seyahat  tutkusu...

Benimki yalnızca yurt dışına çıkma merakıydı. Gitmişken Balkan ülkelerini de gezeyim dedim. Orada kazandığım tüm parayı geziye ayırdım ve Balkanları gezdim. 2 buçuk ay sonrası geriye döndüm. Seyahat mikrobu bir kere girmişti hücrelerime o günden sonra hep bir sonrasının hayalini kurdum. Türkiye 'de gezmeye başladım. Sonra 2.kez Balkanlar turu yaptım.  Yetmedi yetmiyor daha fazlasını istiyorum.  Gitmek, uzaklaşmak, hayatı Sorgulamak, ben ne yapıyorum ya ? diye kendime sorduğum sorulardan kurtulmak istiyorum. Her gün sabah işe gidip masa başında burada ne işim var? mutlu muyum? Sabah karanlıkta uykumdan edilip, tıklım tıklım bindiğim otobüs ile işe gitmek beni mutlu ediyor mu? Tüm gün dört duvar, sadece kitabım var yanımda, sığınabildiğim, okuyup hayallere daldığım. Bu girdaptan çıkmak istediğim bir haldeyim. Ne yapacağımı, nasıl yapacağımı bilmiyorum.  Sadece hayal ediyorum. 

4 Eylül 2017 Pazartesi

HABABAM SINIFI MÜZESİ

Hababam Sınıfı Müzesi


Bayram tatilini fırsat bilip, Hababam Sınıfı Müzesine küçük bir gezinti yaptım. Avrupa yakasında olduğum içinde Eminönün'den vapurla karşıya geçip Üsküdar sahilde Mihrimah Sultan Camii önündeki duraklardan kalkan 11T nolu otobüsle müzenin bulunduğu Validebağ korusu içinde yer alan Adile Sultan Kasrı'na gittim. 


Adile Sultan Kasrı'nın giriş katında, sol taraftaki oda müzeye çevrilmiş. Müzeye giriş ücreti 2 TL. Müze hafta içi her gün 08.00-17.00 saatleri arası açık.


Müzede Hafize Ana, İnek Şaban, Mahmut Hoca gibi karakterlerin bal mumu heykelleri bulunuyor. Sıraların üzerinde ise diğer oyuncuların isimlerinin de yazılı olduğu resimli kartonetler var.


Müzeye çevrilen oda ve yemek yenilen bölüm dışında Adile Sultan Kasrının üst katı ziyarete kapalıydı.




11 Ağustos 2017 Cuma

ANKARA GEZİM

Ankara Gezim


Ankara Çankaya'ya yolum düştü ve kısa bir gezinti yaptım. İlk olarak Otobüs terminalinden Aşti yönüne giden Ankaray ile Kızılay'a gittim. Daha sonra Kuğulu Park'a gittim. Kuğulu Park biraz küçük ama güzel bir yer. 


Birde Botanik Bahçe'ye gittim. Botanik Bahçe ve Atakule'yi de görmek istedim. Daha sonra da Anıtkabir'e Atamızı ziyarete gittim. Anıtkabir'e ulaşım için de ister otogardan ister Kızılay'dan Aşti yönüne giden Ankaray ile Anadolu durağında inerek ulaşmak mümkün. 


Anıtkabir'i gezerken Hürriyet ve İstiklal kulelerinin başlangıç noktasını oluşturduğu Anıt Blok'ta Aslanlı Yol'u geçerek Tören Meydanı'na ulaşılıyor. 42 basamaklı merdiveni çıkarak da Mezar odasına giriş yapılıyor. 



Anıtkabir de Atatürk ve Kurtuluş Savaşı Müzesinin bulunduğu yapılarda gezilebiliyor. Ancak müzenin bazı bölümlerinde fotoğraf çekmek yasak. Müze de Atatürk'ün kullandığı eşyalar, okuduğu ve yazdığı kitaplar, arabalar sergileniyor. Anıtkabir'i gezerken ayrıca İsmet İnönü ve Cemal Gürsel'in kabirlerini de görebilirsiniz. 




Instagram hesabım hayatadair_kesitler





10 Temmuz 2017 Pazartesi

KARADAĞ (MONTENEGRO) / BUDVA

Karadağ (Montenegro) / Budva


Arnavutluk Tiran'dan Karadağ'a gitmek için otobüs bulmak diğer ülkelere göre daha zor ve pahalı. İşkodra'dan da Karadağ'a giden otobüsler var ve daha ucuza geliyor ancak Karadağ'ın Podgorica ya da Ulcinj adında başka şehirlerine gidiyor ve zamanımız kısıtlı olduğu için Tiran'dan gitmeyi seçtik.


Tiran'dan Karadağ'a gidebilmek için 30 euro gibi bir para ödememiz gerekiyordu. Bizde daha ucuza gidebilmek için bir travel acent ile görüştük. 15 euroya günübirlik bir tur bulduk. Karadağ'a yolculuğumuz yaklaşık olarak 6 saat sürdü. Ayrıca Karadağ'ın para birimi de euro...


Tur ile Karadağ'a gidip dönüşte de turdan ayrılıp Bosna'ya geçmeyi planlamıştık. Her şey başta planladığımız gibi oldu. Ancak Karadağ'a vardığımızda tur rehberimiz ile aramızda sorun çıktı. Bizim turdan ayrılacağımızdan haberinin olmadığını ve ayrılmamıza izin vermediğini, turdan ayrılırsak da polise haber vereceğini söyledi. Bu duruma çok sinirlendim. Polise şikayet etse sanki ne olacak turist olarak geziyorum, istediğim yere giderim. Elimde tapu gibi pasaportum var kardeşim... Aklınca gözümüzü korkutmak istedi ama biz ısrar edince, acentayı aradı ve oradaki görevliler ile konuştu. Sonuç olarak bize, kimseye turdan ayrıldığımızı söylemeden, ortadan kaybolmamızı tembihledi ve turdan ayrıldık.


Tur ile yola çıktığımıza gerçekten çok pişman olduk. İstediğimiz gibi gezemedik, insanın kafası rahat bir şekilde dilediği gibi gezmesi kadar güzel bir şey yok... Koyun sürüsü gibi, insanlarla tıkış tıkış dolaşıyorsunuz ve zamanınız kısıtlı...


Budva'ya vardığımızda sadece bir tepede durduk ve resim çekinmek için biraz zaman verildi, o kadar... Bir de Budva'da plajda zaman geçirmek isteyenler gruptan ayrıldı. Kalan grup ise Kotor'u gezmek için yola çıktı. Tabiki bizde Kotor'a gittik. Kotor'a varır varmaz turdan ayrıldık.


Yani anlayacağınız Budva'da plaj dışında hiçbir şey görmedik. Budva'nın plajları gerçekten güzeldi, turkuvaz mavi suları ve tertemiz plajları var. Kotor'a giden yol boyunca her yer plaj doluydu... Sırf deniz turizmi için gelinir... 

Kotor yazım için buraya tık tık...

Instagram hesabım hayatadair_kesitler

9 Temmuz 2017 Pazar

MAKEDONYA / ÜSKÜP (SKOPJE)

Makedonya / Üsküp (Skopje) 


Arnavutluk'ta yaşadığım için ilk olarak Kosova'ya oradan da Makedonya'ya seyahat ettim. Yolculuğum Kosova'dan Makedonya'ya yaklaşık 5 saat sürdü. Ulaşım içinde 20 euro otobüs biletine ödedim. Açıkçası Makedonya'yı bu kadar muhteşem beklemiyordum. Hayran kaldım ve Üsküp'teyken Arnavutluk'a dönmeyi hiç istemedim. 



Şehir merkezinin biraz dışında bir otogarda indik. Otogardan yürüyerek şehir merkezine ulaşmak mümkün, çokta uzak değil... Zaten Vardar nehrini gördüyseniz, nehir boyunca yürümeniz yeterli... Nehir boyunca bulunan devasa binalar çok ilgi çekici... Her yerde heykeller var. Her heykel ulusal bir kahramanı simgeliyor. 


Vardar nehrinin bir yakasında Hristiyanlar diğer yakasında Müslümanlar yaşıyor. Hristiyan kesimin yaşadığı yerler oldukça gelişmiş, yatırım yapılmış. Ancak Osmanlı'dan kalma Old Bazaar'ında bulunduğu taraf çok eski ve bakımsız kalmış. Çok fazla yatırım yapılmamış.


Makedonya'da yolda yürürken herkes Türkçe konuşuyor. Çok fazla Türk turist var. Old Bazaar'da da esnafın hemen hepsi Türkçe biliyor. Türk lirası ile satış yapıldığını bile gördüm ve oldukça şaşırdım. Makedonya'nın para birimi ise Makedonya Dinarı...

                                       

Üsküp'te gezilecek, görülecek çok fazla yapı var. Osmanlı'dan kalma Old Bazaar (Eski çarşı), Mustafa Paşa cami ve Taş köprü de görülecek yerlerden. Üsküp kalesine de gidebilirsiniz, kalenin surlarında dolaşabilirsiniz ve şehir merkezi surlardan görünüyor. 

                                      

Makedonya'da akşam saatlerinde dışarı çıktığımızda da Üsküp merkezde sürekli bir klasik müzik çalıyor. Devasa binalar, heykeller manzara muhteşem, sanki Avrupa da bir yere gitmişsiniz hissi veriyor insana... 

 

İnsan kendi kendine bizim daha fazla ulusal kahramanımız var ama bu kadar heykel yok ve belki de çoğunun adını bile bilmiyoruz. Tarihimize yeterince sahip çıkmıyoruz. Bu tarz bir şeyler yapılsa bizim ülkemizde nasıl olur acaba..? Adamlar heykeller ile turist çekiyor ülkeye... diye düşünmeden duramıyor. :)


Neyse kısacası Üsküp'e gitmenizi kesinlikle tavsiye ederim. Ayrıca Üsküp yakınlarında bulunan Matka kanyonuna da gidebilirsiniz. 

Instagram Hesabım hayatadair_kesitler






7 Temmuz 2017 Cuma

KOSOVA / PRİŞTİNE

Kosova / Priştine

Kosova'ya Arnavutluk'ta bir turizm acentası ile 35 euroya anlaşarak gittik. Bu fiyata gidişle beraber dönüş bileti de dahildi. Arnavutluk'tan Kosova'ya geçerken yol boyunca güzel bir manzara vardı. Her yer yemyeşildi...

Kosova'ya vardığımızda şehir merkezinin biraz dışında bir otogarda indik. Otogar çok eski ve tuvaletleri kötü bir haldeydi. Tuvalette ellerimizi yıkamak için su bile yoktu ve tuvalet ücretliydi... :) Balkan ülkeleri arasında en kötü tuvalete sahip otogar diyebilirim...

Daha sonra Priştine şehir merkezine doğru yola çıktık. Ancak etrafta binaların çok eski oluşu ve gezip görebileceğimiz çok fazla bir yer olmaması beni çok şaşırttı. Hayallerimdeki Kosova böyle değildi.

Kosova'ya gitmeden önce Priştine ve Prizren olmak üzere iki şehrinde ismini çok duymuştum. Gidip görmeyi çok istiyordum. Kosova'nın en bilindik ve gelişmiş iki şehri...


Başkent Priştine'de ilk olarak Rahibe Teresa caddesine gittik. Bu cadde trafiğe kapalı, cafe ve lokantalarla dolu... Cadde de birde İskender Bey heykeli bulunuyor. Arnavutluk'un ulusal kahramanı burada da pek bir seviliyor.

Bu cadde de bulunan bir Türk lokantasına da uğradık amacımız bir şeyler yemek değilde burada yaşayan kişilere nereleri gezebiliriz şeklinde sormaktı. Belki görmemiz gereken güzel yerler vardır da biz yanlış bir noktadayızdır. Şansımızı bir denedik ama olmadı. Bize söyledikleri tek şey ''Tüm hepsi bu başka bir yer yok, isterseniz Prizren'e de gidin...'' Priştine'de görebileceğiniz birkaç cami ve kilise dışında çok fazla birşey yok. Birde Newborn anıtı var.

Kosova'da çoğunluk türkçe biliyor. Para birimleri de euro...


Instagram hesabım hayatadair_kesitler









2 Temmuz 2017 Pazar

TİRAN GEZİLECEK YERLER-1

Tiran Gezilecek Yerler

 Eğer Balkanlar gezisine çıktıysanız yada çıkmayı düşünüyorsanız, Tiran'a uğramanızı pek tavsiye etmem. Toplamda 2 saat içinde tüm şehri gezebilirsiniz. Şehirde çok fazla bir şey yok.

Tiran'da gezip görebileceğiniz yerlerin başında İskender Bey heykelinin yer aldığı meydan geliyor. İskender Bey zamanında Osmanlı'ya kafa tutmuş bir devşirmeymiş. Şuan Arnavutluk'un milli kahramanı olmuş, Hatta Kosova ve Makedonya tarafında da pek bir seviliyor İskender Bey.

Meydanda bulunan Ethem Bey cami de Osmanlı döneminden kalan tek cami. Ülke Enver hoca döneminde komünist rejim ile yönetildiği için tüm cami ve kiliseleri yıkmışlar. O dönemde Ethem Bey cami müze olduğu için kurtulmuş. Caminin hemen yanında da Saat kulesi yer alıyor. İtalyan binaları da ilgi çekici...

İskender Bey heykelinin bulunduğu meydanda Tiran Ulusal Tarih Müzesi ve Opera Binası yer alıyor. Ulusal Tarih müzesi girişinin üstünde bulunan mozaiklerde Arnavutluk'un ulusal kahramanlarının figürleri yer alıyor. Müzeye giriş için 200 lek ödemeniz gerekiyor.



Resimde gördüğünüz piramitte Enver Hoca müzesi olarak tasarlanmış. Daha sonra ülkenin demokrasiye geçmesiyle konferans ve sergilerin düzenlendiği bir yer olmuş. Dışarıdan bakıldığında harabeden başka bir şeye benzemiyor. İnsanlar üzerine tırmanıp kendilerince eğleniyorlar.

Tiran'da görebileceğiniz bir başka yerde modern tarzda inşa edilmiş olan Ortodoks kilisesi...

Tiran'da eskiden elit kesimin yaşadığı Bllok'u isimli bölgede gezip görebileceğiniz yerlerden... Bu bölgede bolca cafe ve restoran mevcut. Özellikle İtalyan pizzalarını bu bölgedeki Proper Pizza isimli yerde tadabilirsiniz. En iyi İtalyan pizzası yapan yer burası diyebilirim.

Buralara kadar gelmişken birde Trileçe tatlısını ana vatanında tadabilirsiniz. Bunun içinde hem uygun fiyatlı hemde lezzetli tatlıları olan Furre Buke Nela isimli pastahaneyi tavsiye ederim. Tiran'da her yerde şubeleri var.

Blloku isimli bölgede görebileceğiniz bir de gölet var. Enver hoca, zamanında ülkeye çok sayıda yapay gölet yaptırmış. Onlardan biride bu bölgede yer alıyor. İnsanlar spor yapmak ve dinlenmek için buraya geliyorlar.

Enver hoca kapitalistler ülkeye saldıracak korkusundan ülkeye 700 bin tane sığınak yaptırmış. Bunlardan 2 tanesi ziyarete açık. Sığınakları her yerde görebilirsiniz.

Sığınakların sağlamlığını test etmek içinde bunları yapan mühendisi içine koyup, bombardımana tutmuş. Sonuçta hiçbir şey olmamış. Günümüzde yıkılması zor ve masraflı olduğu için öylece duruyor bu sığınaklar.

Tiran'ın İskender Bey meydanı yakınında yer alan resimdeki sığınak müze haline getirilmiş. İçinde çok sayıda oda vardı. Odalar ihtiyaca yönelik şekilde düzenlemişti. İçinde berber, tuvalet, yatak odası vb. odalar vardı. O dönemden kalma eşyalar ve silahlarda sergileniyordu.


Tiran Gezilecek Yerler-2 yazısı için buraya tık tık...

Instagram hesabım hayatadair_kesitler



1 Temmuz 2017 Cumartesi

ARNAVUTLUK

ARNAVUTLUK







Bu yazımdan itibaren yurt dışı seyahatimden bahsetmek istiyorum. Arnavutluk'a 2 ay için gittim. İlk olarak uçak ile Nene Tereza hava alanına indik. Bu şekilde ülkeye giriş yaptık. Hava alanına ulaşım için Rinass express adında bir otobüs firması var. Şehir merkezinden kalkıyor otobüsleri ve 250 lek gibi bir fiyatı var.

Arnavutluk hiçte yaşanacak bir ülke değil... Gitmeden önce internette, Türkiye'nin 80'lerdeki hali şeklinde yazılar okumuştum... Kesinlikle öyle...

Arnavutluk'tayken balkanları da gezme fırsatı buldum. Balkan ülkeleri arasında seyahat ederken de
hiçbir sorun yaşamadım. Sadece Kosova'ya giderken gümrükteki polisin Türk olması nedeniyle kısa bir muhabbet geçti aramızda... Bize burada ne işiniz var? Türkiye'nin neresinden geliyorsunuz? şeklinde birkaç soru sordu, o kadar... Balkan ülkeleri arasında seyahat etmek çok kolay, yalnızca uygun saatlerde otobüs bulmak zor...  Birde Bosna'ya Arnavutluk'tan direk otobüs yok. Detaylarını daha sonra paylaşacağım. Otobüsle seyahat etmek kolay ancak bizdeki gibi konforlu değil. Otobüslerde ikram ya da TV yok. Ayrıca mola verilen yerlerdeki tuvaletler rezalet halde...

Arnavutluk hakkında bilgiler

İnsanları sıcak kanlı ve yardımsever..

Ülkede yolda yürürken her yerde bir çukur var, eğer fark etmezseniz içine düşebilirsiniz.

Sokakları pis ve fareler cirit atıyor. Özellikle Tiran çok fazla tozlu...

Her yerde Farmaci yazan eczaneler var.

Arnavutluk'ta otomobiller çok lüks, hatta mercedes taksiler var. Öğrendiğime göre ülkeye kaçak araba getirmek serbestmiş.

Ekmekleri çok güzel, almak istediğiniz ekmeği seçiyorsunuz ve makinede dilimlere ayırarak, paketleyip veriyorlar.

Çeşit çeşit dondurmaları var ve çok lezzetli... Özellikle denemenizi tavsiye ederim. Yoğurtlu dondurma bile vardı.

Marketlerde poşetleri para ile satıyorlar.

Suları içilmiyor. Bizdeki gibi damacana su yok. Su satan arabalar var. Elinizde bidonlar gidip suyu bu arabalardan alıyorsunuz.

Tiran'ın özellikle kuru ve sıcak bir havası var. Yağmur yağdığında ise çiselemiyor bir anda bastırıyor. Bardaktan boşalırcasına... Neye uğradığınızı şaşırıyorsunuz.

Çay içme kültürü yok, dağ çayı vb. bitki çayları içiyorlar ya da kahve tüketiyorlar. Siyah çay satılmıyor.

Pırasalı arnavut böreği satan tek bir yer bile görmedim. Ispanaklı, peynirli, kıymalı çeşitlerini denedim. Bizdeki böreklerin üçgen şeklinde olanı...Bir fark yok, biraz yağlıydı. Her yerde Byrektore isimli börekçiler var.

Her yerde domuz ve ürünleri satılıyor. Helal ürünler satan bazı yerlerde var.

İett benzeri otobüsleri var. Her yere 40 lek karşılığında gidebiliyorsunuz. Ayrıca otobüse bindikten sonra biletçi dolaşıyor ve yanınıza gelip biletinizi veriyor.

Trileçe tatlısının anavatanı olduğu için tatlılarını çok uygun fiyata tadabilirsiniz. Özellikle Furre Buke
Nela pastahanesini tavsiye ederim. Tiran'da her yerde şubeleri var.

Türk dizileri çok popüler, dizilerden birkaç kelime Türkçe öğrenenler bile var.

Tiran gezilecek yerler-1 yazısı için buraya tık tık...

Tiran gezilecek yerler-2 yazısı için buraya tık tık...

İnstagram hesabım hayatadair_kesitler