Etiketler

31 Aralık 2022 Cumartesi

2022 DİNLEDİKLERİM

 


Şimdiye kadar dinlediğim şarkılar hakkında bir yazı yazmamıştım ama bu yıl içimden böyle bir şeyler yazmak geldi. İlber Ortaylı gençlere tavsiyeler şeklinde bir konuşmasında 3.sırada müzikten bahsediyordu ve ''lütfen müziksiz geçen bir günününüz olmasın'' diyordu. Neden müziksiz bir gün geçirmemeliyiz, bizim için önemi nedir ki? diye düşünmüştüm ve şu cevaba ulaştım. Müzik dinlemek insanlarda bir çeşit sakinleştirici etkisi yapıyor. 

Neredeyse her gün müzik dinleyen biri olarak bu yıl en fazla dinlediğim müzikleri not ettim. Bana iyi gelen şarkılar listesi hazırladım.

Madrigal- Seni Dert Etmeler

Hüsnü Arkan- Kırık Hava

Bulutsuzluk Özlemi- Sözlerimi Geri Alamam

Suavi- Hasret Türküsü

Haluk Levent- Elfida

Can Koç- Gökyüzünü Tutamam

Cengiz Özkan- Efkar

Buray- Sahiden

Cem Adrian- Kül

Buray- Kış Bahçeleri

Hayko Cepkin- Bertaraf Et

Özgür Çevik- Affedebilsem Kendimi 

Bijelo Dugme- Durdevdan Je

Nedeljko Bajic Baja- Vredna Cekanja 


Bu yıl dilime dolanan kafamda sürekli tınlayan şarkılar bunlardı. Hepsini dinlemekte çok keyifliydi. 


17 Aralık 2022 Cumartesi

2022 OKUDUKLARIM


Bu yılda istediğim sayıda kitap okuyamadım. Benim için kötü bir sene oldu aslına bakılırsa, umarım önümüzdeki yıl okuduğum kitap sayısı artar. Kitap okumak için ayıracağım zamanı tezimi yazmak için kullandım bununda etkisi oldu. 

1.Kuyucaklı Yusuf- Sabahattin Ali- Türkiye

2.Korku- Stefan Zweig- Avusturya

3.Hayvan Çiftliği-George Orwell- İngiltere

4.Köpek Kalbi- Mihail Bulgakov- Rusya

5.Genç Bir Doktorun Anıları- Mihail Bulgakov- Rusya

6.Aylak Adam-Yusuf Atılgan- Türkiye

7.Üç Büyük Usta-Stefan Zweig- Avusturya

8.Sırça Köşk-Sabahattin Ali- Türkiye

9.Doktor Moreau'nun Adası- H.G.Wells- İngiltere

10.Şair Evlenmesi- Şinasi- Türkiye

11.Yer Altından Notlar- Dostoyevski- Rusya

12.Uzun Hikaye- Mustafa Kutlu- Türkiye

13.Göğe Bakma Durağı-Turgut Uyar- Türkiye

14.Gene Yalnızlık-Nurullah Ataç- Türkiye

15.Hayvanlardan Tanrılara Sapiens- Yuval Noah Harari- İsrail

16.Vatan Yahut Silistre- Namık Kemal- Türkiye

17.Bir Dinozorun Gezileri-Mina Urgan- Türkiye

10 Aralık 2022 Cumartesi

2022 İZLEDİKLERİM






FİLMLER

Don't Look Up
Dreamers
Beckett
The Lobster
Kelebeğin Rüyası
Mothering Sunday
Masallardan Geriye Kalan
After 2 

DİZİLER

Kulüp
Fleabag
Brave New World
Euphoria
Pera Palas'ta Gece Yarısı
Bridgerton
After Life
Shadow and Bone
Dark
Gönül Dağı
Fi
Zeytin Ağacı
Wednesday
Balkan Ninnisi
1899

YOUTUBE KANALLARI

Gurbetçi Aile
Sergül Kato
Evrim Ağacı
196Sekiz
Youtube Günlüğüm
AV React Show
Naturally Serein
Başak Kablan
GZT
Eda Filiz
Yiğit Can İç


1 Kasım 2022 Salı

BİR DİNOZORUN GEZİLERİ

Mina Urgan

Arka Kapak:

Mina Urgan Bir Dinozorun Anıları'nı yazarken kitabının bu kadar okunacağını hiç beklemiyor, 'Benim gibi bir kocakarının hayatını kim merak eder ki...' diyordu.

Ama öyle olmadı. Yüzbinlerce kişi bu ufak tefek, beyaz saçlı, sigara içen, cesur, komünist ve ateist olduğunu televizyon ekranlarında söyleyen İngiliz Edebiyatı profesörünün anılarını okudu ve kendiyle alay etmeyi bilen bu zeki kadını çok sevdi.

Çünkü o, Türkiye aydınının sıcak ve zeki dilidir. Samimi bir düşünce sahibinin, aykırı da olsa, tüm kesimler tarafından kucaklanacağının kanıtıdır.

Türkiye yazarın diğer kitabı Bir Dinozorun Gezileri ile yeryüzünde keyifli ve uygar bir yolculuk yapacak, 'Dinozorca' yani az parayla, tadını çıkarmayı ve insanları tanımayı hedefleyerek yapılmış bu gezileri gülümseyerek okuyacak, okurken düşünecek, yeryüzünü ve kendini tanıyıp öğrenecek, sevecek.

Kitap Bilgileri:

Yayın evi: Yapıkredi yayınları
Sayfa sayısı: 280
Baskı yılı:2022

Kitabı genel olarak severek okudum, daha önce Bir Dinozorun Anıları'nı da okumuştum ve bu kitabını da çok merak ediyordum. Kitapta Mina Urgan gittiği yerler hakkında hem bilgi veriyor hem de başından geçen olayları anlatıyor. Kitabın son kısmında ise albüm bölümü var. Bazı yönlerden kıskandığım bir kişi diyebilirim Mina Urgan için. Bence güzel bir hayat sürmüş, bende onun gibi yaşamak isterdim, onun gibi akademisyen olmak, farklı kültürler tanımak, gezmek dolaşmak..
 


Keyifli okumalar...

12 Eylül 2022 Pazartesi

VATAN 'YAHUT' SİLİSTRE

Namık Kemal 


Arka Kapak:

Namık Kemal (1840-1888) Tanzimat döneminin önemli şair, yazar ve gazetecisidir. ''Vatan Şairi'' Namık Kemal'in şairliği yanında romancılığı, Tiyatro yazarlığı ve siyasal alanındaki düşünce ve eleştirileri de anılmağa değer niteliktedir. 

Tanzimat döneminin etkin yazarlarının başında gelen Namık Kemal'in en önemli eserlerinden biri de hiç kuşkusuz ''Vatan Yahut Silistre''dir. Konusunu yakın tarihimizden alan bu oyun döneminin simgesi olmuş bir tiyatrodur. Namık Kemal, bu oyunu için şöyle der: ''Silistre'nin konusu benim hayalimden çıkmış değildir. Benim yaptığım şey, Rumeli'de ikinci Mahmut zamanındaki Şumnu kuşatmasında geçen ve anlatılan bir olayı, biraz daha genişletmek için gördüğüm zorunluluk üzerine, Kırım Savaşı sırasında olanları Silistre Savaşı'na aktarmaktan başka birşey değildir. Eserin yazılmasından amaç ise milletteki vatanseverlik duygularını dile getirmektir.'' 


Kitap Bilgileri:

Baskı yılı:1982

Sayfa sayısı: 88

Yayın evi: Remzi kitapevi

Bu kitap 1982 1.baskı olduğu için ilgimi çekmişti ve Kadıköy bit pazarından almıştım. Zaten okumak istediğim bir kitaptı. Tatilde yanımda götürdüm ve çok severek okudum. Kitabın başlarında eserin öneminden bahseden kısa bir yazı var, daha sonrasında ise tiyatro metninin olduğu kısım başlıyor. Türk edebiyatında ilk romantik türde tiyatro örneği sayılıyor. 


Keyifli okumalar...

18 Ağustos 2022 Perşembe

HAYVANLARDAN TANRILARA SAPIENS insan türünün kısa bir tarihi

Yuval Noah Harari 

Arka Kapak:  

Homo Sapiens neden ekolojik bir seri katile dönüştü?

Para neden herkesin güvendiği tek şey?

Kadınlar üstün sosyal becerilere sahipken, neden çoğu toplum erkek egemen?

Güç elde etmekte böylesine yetenekli olan insanlar neden bu gücü mutluluğa dönüştürmekte başarısızlar?

Geleceğin dini bilim mi?

İnsanların miadı çoktan doldu mu?

100 bin yıl önce Yeryüzü'nde en az altı farklı insan türü vardı.
Günümüzdeyse sadece Homo Sapiens var. Diğerlerinin başına ne geldi ve bize ne olacak?

Çoğu çalışma insanlığın serüvenini ya tarihi ya da biyolojik bir yaklaşımla ele alır, ancak Harari 70 bin yıl önce gerçekleşen Bilişsel Devrim'le başlattığı bu kitabında gelenekleri yerle bir ediyor. İnsanların küresel ekosistemde oynadıkları rolden imparatorlukların yükselişine ve modern dünyaya kadar pek çok konuyu irdeleyen Sapiens tarihle bilimi bir araya getirerek kabul görmüş anlatıları yeniden ele alıyor.

Harari ayrıca geleceğe bakmaya da zorluyor okuru. Yakın zamanda insanlar, dört milyar yıldır yaşama hükmeden doğal seçilim yasalarını esnetmeye başladılar. Artık sadece dünyayı değil, kendimizi ve diğer canlıları tasarlama becerisi de kazandık. Peki bu bizi nereye götürüyor, bizi neye dönüştürebilir?

30'dan fazla dile çevrilmiş bu kışkırtıcı çalışma özellikle Jared Diamond, James Gleick, Matt Ridley ve Robert Wright'ın eserlerine aşina okurlar için muhteşem bir kaynak.

Kitap Bilgileri:

Yazar: Yuval Noah Harari
Sayfa sayısı: 413
Baskı yılı: 2019
Yayın evi: Kolektif Kitap

Bu kitabı yaklaşık iki yıldır okumaktayım, öyle ele alınıp tek seferde okunacak bir kitap değil. İçerisi bilgi yüklü, insan zihnini açan ve detaylı bir şekilde düşünerek okunması gereken bir kitap olduğunu düşünüyorum. Ben ara ara elime alıp bir iki sayfa okuduğum için okumak biraz vaktimi aldı. Bilim, tarih, kültür ve aklınıza ne geliyorsa her konu hakkında bilgi veriyor. Eğer evrime karşıda biraz merak duygunuz varsa ilginizi çekebilecek bir kitap. 

Nietzsche'nin de söylediği gibi yaşamak için bir sebebiniz varsa her şeyle baş edebilirsiniz. Anlamlı bir hayat, zorluklar içinde geçse de son derece tatmin edici olabilir, buna karşılık anlamsız bir hayat da ne kadar konforlu olursa olsun korkunç olabilir.

Daha mutlu muyuz peki? İnsanlığın geçtiğimiz beş yüz yılda biriktirdiği zenginlik memnuniyet anlamına mı geldi? Tükenmez enerji kaynaklarının keşfi tükenmez bir mutluluğun yolunu önümüze serdi mi? Daha da geriye gidersek, Bilişsel Devrim'den bu yana geçen inişli çıkışlı 70 bin yıl dünyayı daha yaşanılacak bir yere dönüştürdü mü? Ayak izi rüzgarın olmadığı ayda bozulmamış halde duran Neil Armstrong, 30 bin yıl önce Chauvet Mağarası'nın duvarına el izini bırakan isimsiz avcı toplayıcıdaan daha mutlu muydu? Eğer daha mutlu değilse tarımı, şehirleri yazıyı, parayı, imparatorlukları, bilimi ve sanayiyi geliştirmenin anlamı neydi?  



Keyifli okumalar...

 

 

25 Haziran 2022 Cumartesi

GENE YALNIZLIK

Gene Yalnızlık / Nurullah Ataç

Arka Kapak:

Canım Efendim,
Bilseniz ne kadar severim ''canım'' demeyi. Ca'yı şöyle uzatarak... Kısaca söylemenin de bir zevki, bir tatlılığı vardır, bilirim, ama ''caaanım'' demek daha hoşuma gider benim. Nasıl anlatayım? daha bir aşıkça oluyor, hani ''aşık'' denince bir de şair anlaşılıyor, işte o manada, daha doğrusu iki manasıyla birden. Benim durup dururken: ''Canım...'' dediğim de olur. Biri duyup da: ''Kime söylüyorsun? Kiminle konuşuyorsun?'' diye sorsa, şaşırır kalırım, bilemem ne diyeceğimi. Gizlemek istediğimden değil, gerçekten bilmem de onun için.
 
Kitap Bilgileri:

Sayfa sayısı: 111
Yayın evi: Yapı kredi yayınları
Baskı yılı: 2020

Seçme denemelerden oluşan bir kitap. Farklı farklı konular üzerine yazar kendi düşüncelerini dile getirmiş.

Kitaptan alıntılar:

Tazelenmeyen bilgi söner gider.

Dünyayı karanlıktan, sakat düşünceden, yavuzluktan kurtaran okul değildir, büyük düşünürlerin, bilginlerin, şairlerin yazdıkları kitaplardır. O düşünürlerin, bilginlerin, şairlerin kitaplarını ortaya koymazsanız, okul hiçbir işe yaramaz.

Birtakım kişiler için eğlencedir okumak, eğlencelerin en eğlencelisi. Doldururlar evlerine kitapları, bir yerde bir kitap gördüler mi, nedir diye bakmadan geçemezler, benim sokakta her gördüğüm kediyi okşamak istemem gibi.



Keyifli okumalar...

28 Mayıs 2022 Cumartesi

GÖĞE BAKMA DURAĞI

Göğe Bakma Durağı / Turgut Uyar

Arka Kapak:

İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Kitap Bilgileri:

Sayfa sayısı: 108
Baskı yılı: 2021
Yayın evi: Yapı kredi yayınları

Uzun zamandır şiir okumak istiyordum, elimde de bu kitap olduğu için okudum. Galiba şiir okumak pek bana göre değil, bazı şiirleri o kadar anlamadan okuyup geçtim ki, sanki düz yazı okuyorum ve sonucunda hiçbir şey anlamadım. Şuana kadar okuduğum ikinci şiir kitabı oldu. Şiir okumayı bir türlü sevemedim.

Hazırlandın diyelim bir yolculuğa
''bu, yalnızlığa da olabilir'' diyor birisi
dayanıklı mısın bakalım
silahın nedir
ilkin asfalt ve beton 
bir bakarsın önün ardın su kesilir
yüzme de bilmezsin ayrıca

Mutsuzluktan söz etmek istiyorum
Dikey ve yatay mutsuzluktan
Mükemmel mutsuzluğundan insan soyunun
sevgim acıyor




keyifli okumalar....

21 Mayıs 2022 Cumartesi

UZUN HİKAYE

Uzun Hikaye / Mustafa Kutlu

Kitap Bilgileri:

Yazar: Mustafa Kutlu
Sayfa Sayısı: 114
Yayınevi: Dergah yayınları
Baskı Yılı: 2020

Kitap gençlik ve spor bakanlığı tarafından gençlere hediye olarak verilen bir kitap, benim elime de bu şekilde geçti.
Adı gibi uzunca bir hayat hikayesinden bahsediyor. Okuması keyifliydi. Kitapta bazı siyasi içerikli konulara değinilmesi, particiliğin anlamından bahsedilmesi, insan kayırma gibi durumlara değinilmesi beni biraz rahatsız etti çünkü gençlere yönelik bir hikaye okuyoruz, siyasetle ilgili kavramların ve particilik olaylarının geçmesinin gençlere yönelik olduğunu düşünmüyorum. 

kitaptan bir şiiri de paylaşmak istiyorum:

Bir vakte erdi ki bizim günümüz
Yiğit belli değil mert belli değil
Herkes yarasına derman arıyor
Deva belli değil dert belli değil

Adalet kalmadı hep zulüm doldu
Geçti bu baharın gülleri soldu
Dünyanın gidişi acaip oldu
Koyun belli değil kurt belli değil

Çerh bozulmuş dünya ıslah olmuyor
Fukara ehlinin yüzü gülmüyor
Ruhsati de ne dediğin bilmiyor
Yazı belli değil hat belli değil




Keyifli okumalar...

14 Mayıs 2022 Cumartesi

YER ALTINDAN NOTLAR

Yer Altından Notlar / Dostoyevski
 
Arka Kapak:

1864'te Vremya dergisinde yayımladığı Yeraltından Notlar gerçek dünyadan kendini soyutlamış bir kişinin iç çatışmalarını ve hezeyanlarını konu alır. Bu roman Dostoyevski'nin daha sonra yazacağı büyük romanların ipuçlarını taşımaktadır.

Kitap Bilgileri:

Çeviri: Nihal Yalaza Taluy
Sayfa Sayısı: 140
Baskı Yılı: 2021
Yayın evi: İş Bankası Kültür Yayınlrı

Kitabı okuması keyifliydi. Birkaç satırın altını çizdim.

Beni kıyamet kopmasıyla çaysız kalmam arasında seçim yapmak zorunda bıraksalar, dünya yıkılsa umurumda olmayacağını, ama çayımdan vazgeçmeyeceğimi haykırırdım. Bunu biliyor muydun?

Her şeyi fazlasıyla anlamak bir hastalıktır; gerçek, tam manasıyla bir hastalık.

Hayallerimin neler olduğunu, bunların beni nasıl avuttuğunu şimdi söylemek güç; fakat o zaman bana yetiyorlardı. Hoş, yalnız o zaman değil, şimdi bile bazen bunlarla oyalanıyorum.




Keyifli okumalar....

6 Mayıs 2022 Cuma

ŞAİR EVLENMESİ

Şair Evlenmesi /Şinasi 

Arka Kapak:

Şair Evlenmesi oyunu, alafranga davranışları ve kıyafetiyle mahallelinin pek de hoşuna gitmeyen Müşfik Bey adında yoksul fakat ileri görüşlü bir şairin sevip istediği genç ve güzel Kumru Hanım yerine onun huysuz ve yaşlı ablası Sakine Hanım'la evlenmeye mecbur edilmesini konu edinir. Bu küçük entrika etrafında çöpcüsünden bekçisine, imamından yenge hanımına bütün mahalle halkı bir araya gelir.

Şinasi, çağdaş bir edebiyatta tiyatro türünün gerekliliğini anlamış, Şair Evlenmesi'ni yazarak Türk tiyatrosunun da ilk yapıtını ortaya koymuştur. 

Kitap Bilgileri:

Sayfa sayısı: 54
Baskı Yılı: 2020
Yayın evi: İş bankası 

Türk edebiyatının ilk tiyatro örneği Şair Evlenmesi olarak geçiyor.  İsmini çokça duymuştum sonunda okudum. Kitabın sonunda tiyatro dışında Şinasi'nin vefatıyla ilgili kısacık birde anı anlatılmış. Okuması keyifli kısacık bir tiyatro metniydi. 



Keyifli okumalar...


16 Nisan 2022 Cumartesi

DOKTOR MOREAU'NUN ADASI


Doktor Moreau'nun Adası / H.G.Wells

Arka Kapak:

Wells'in öncü niteliğindeki bilimkurgu klasiği Doktor Moreau'nun Adası yayımlandığı günden beri ''sarsıcı'' etkisinden hiçbir şey yitirmedi. Bilimsel yöntemlerinin doğuracağı sonuçlar konusunda hiçbir sorumluluk hissetmeyen çılgın bilim insanının hikayesi, unutulmaz filmlere ilham vermiştir. Acı, zülum, ahlaki sorumluluk, insanın doğaya müdahalesi gibi felsefi temalarıyla dikkat çeken yapıtında, Wells daha sonra genetik alanındaki çalışmaların gündeme getireceği etik meseleleri öngörmüştür. Bir deniz kazasından kurtulan Edward Prendick, mahsur kaldığı adada garip yaratıklar ve karanlık sırlarla karşılaşır. Bu ada, insanı ve yazgısını kollayacak bir Tanrı'nın bulunmadığı, bütünüyle ahlaktan yoksun bir evrenin mikrokozmosudur adeta. 

Doktor Moreau'nun Adası bilimin kontrolden çıktığı zaman barındırabileceği potansiyel tehlikelere karşı bir uyarı niteliği taşır.


Kitap Bilgileri:

Yazar: H.G.Wells
Çeviri: Celal Üster
Sayfa sayısı: 166
Baskı yılı: 2020
Yayın evi: İş Bankası

Wells'in daha önce Zaman Makinesi isimli kitabını okumuştum ve sevmiştim. Bu kitabı da severek okudum. Aslında bu kitabı Atatürk'ün okumuş olduğu kitapları okuma planım dahilinde okudum ve sürekli ''Acaba Atatürk bu kitabı okurken o yıllarda neler düşündü?'' diye sorgulayıp durdum. Çünkü kitabın konusu çok farklı ve o yıllara göre böyle düşüncelere sahip bir kitap yazılmış olması bana çok enteresan geliyor. Kitapta hayvanlar üzerinde deneyler yapılmasından, hayvan insan karışımı yaratıklar ortaya konulmasından bahsediliyor. Günümüzde bu tarz düşünceler çokta uzak değil hatta okuduğum bir haberde Japonya'da bu tarz deneylere izin verildiği gibi yazılar vardı. Amaç hayvan insan karışımı yaratıklar oluşturmak değil de, insan organlarının hayvan vücudunda oluşturulması böylece hastalıklara farklı bir çözüm bulmak. İnsanı düşündüren konular bunlar, ya istenen sonuç dışında farklı sonuçlara ulaşılırsa önüne geçilebilir mi? 



Keyifli okumalar...


9 Nisan 2022 Cumartesi

SEYAHAT ETMEK?

Seyahat Etmek?


Şu sıralar kendime sıkça "Bu hayatta ne yapmak istiyorum?" ya da "Bu hayatı nasıl sürdürmek istiyorum?" diye soruyorum. Aslında cevap çok basit ama harekete geçmek o kadar zor geliyor ki.. Belki de ömür boyu hep aynı hayalle yaşayacağım ama vardığım nokta hep aynı kalacak kim bilir..?

Benim en büyük hayallerimden biri seyahat etmek, yalnızca bulunduğum noktadan başka bir noktaya gitmek değil de içime döndüğüm, kendimi sorguladığım bir durum aynı zamanda. 

Aslında seyahat tutkusu ilk olarak lise yıllarında okuma dersinde arkadaşımdan ödünç aldığım Sibel Buğdaycı'nın 'Sakin ol! Her şey mümkün' isimli kitabını okumamla başladı. O yıllarda bir kitaba verecek param dahi yoktu, ya kütüphaneden ödünç alırdım ya arkadaşlarımdan. Kitapta Sibel Buğdaycının Latin Amerika'daki yolculuğu ve Latin Amerikalıların ne kadar sakin ve mutlu oldukları, yazarın bir olay karşısında acele ettiğinde sakin olması için yerlilerin sıkça telkinde bulunduklarını anlatıyordu. Latin Amerika'ya karşı olmasa da seyahat etmeye karşı bende bir sempati bıraktı bu kitap. Hayretler içinde okudum çünkü kitapta anlatılanlar gerçekti ve bu benim için inanılmaz bir şeydi. Bir kadın tek başına bilmediği bir ülkeye gidiyor ve seyahat ediyor. Benim için o yaşlarda yaşadığım ilçe dışına tek başıma gitmek bile imkansızdı. Bu kitapla birlikte hayaller kurmaya başladım.  Sonrasında yurt dışına gitmekle ilgili hayallerim üniversiteye gidene kadar ertelendi. Üniversitede Erasmus ile bir yerlere gidilebileceğini öğrenmiştim. Uzun araştırmalar sonrası okuduğum bölümde sadece staj için Erasmus olduğunu, staj yerini kendim bulmam gerektiğini öğrendim.  Başladım bulduğum her yere staj için mail atmaya ve İngiltere'de bir staj yeri ayarladım.  Her şey çok güzeldi ancak başvuru tarihlerinin son gününde başvuruların başladığını öğrenmiştim ve ben o gün acele ile staj için olan formu değilde eğitim için olan Erasmus formunu doldurup teslim etmişim.  O günün akşamı farkına vardım ve ertesi gün yanlışımı düzeltmek için gittiğimde sürenin dolduğunu söyledi oradaki görevli, kendimi ağlamamak için zor tutsam da başladım ağlamaya.. aylarca staj yeri bulmak için emek harcadım ve sırf bir form yüzünden sınava giremiyordum. Neyse halime acıdılar da sorun çözüldü. Söylediğim tek söz şuydu "Sınava girip kaybetseydim bu kadar canım yanmazdı." Sınava girdik belli bir puanı da aldık ama okulun verdiği ödenek uçak bileti dışında pek bir işe yaramıyordu.  Daha önce İngiltere'ye gitmiş biriyle görüştüm aynı bölümden... O da maddi durumun yoksa gitme dedi . Fazlasıyla motivasyonumu kırdı. Çevrenizden böyle insanları uzaklaştırın, kendi doğrularınız olsun hayatta.. Ailemden  bir destekte istemediğimden vazgeçtim. Sınavı kazanamadım dedim gitmedim. İlk yurt dışına çıkma girişimim hüsranla bitti.

Aradan bir iki yıl geçti ve okul bitti. Yurt dışında gönüllü projeler ile hem çalışıp hem gezebileceğimi öğrendim.  Bu sefer hiç masraf etmeden yurt dışına gitmenin bir yolunu bulmuştum. Hem yeni mezun biri için iş tecrübesi demekti bu. İlk olarak Azerbaycan'daki kurumdan kabul aldım ardından İtalya'daki kurumdan... İtalya 'ya gitmeyi Kızılhaç'ta gönüllü çalışmayı planlarken... 4 gündür geçmeyen ateş nedeniyle hastaneye gittim ve ne olduysa orada başladı.  Hastaydım ve hastalığımın ne olduğu bilinmiyordu. 4 günden sonra durumum iyice kötüye gitti. Yurt dışına gitmeyi bırak ayakkabılarımı bile giyemez hale gelmiştim. İlk başlarda Behçet dediler ardından kanser... kuruma mail attım ben gelemiyorum hastayım özür dilerim diye.. artık hayallerimden vazgeçmiş ölümü kabullenmeye başlamıştım.  Benimde vaktim buraya kadarmış dedim ama öyle olmadı. :)) 3,5 ay sonrasında iyileştim. Korkulacak bir şeyim olmadığını öğrendim. Önce en dibe çöktüm sonra hayata geri döndüm.  Yerimde durur muyum madem ölmüyorum, gidiyorum ya neresi olursa, ne olursa gidiyorum dedim. Tekrardan başladım başvurulara Arnavutluk'ta bir yerden kabul aldım ve tam olarak iyileşmediğim için başvuru sırasında kuruma durumumu söyledim ''ilaçlarımı alıp gelicem, ben bu projede çalışmak istiyorum'' dedim. Proje başlayana kadar çok daha iyi duruma geldim ve ilaçlarımı yanıma alıp gittim. Asıl ondan sonra başladı seyahat  tutkusu...

Benimki yalnızca yurt dışına çıkma merakıydı. Gitmişken Balkan ülkelerini de gezeyim dedim. Orada kazandığım tüm parayı geziye ayırdım ve Balkanları gezdim. 2 buçuk ay sonrası geriye döndüm. Seyahat mikrobu bir kere girmişti hücrelerime o günden sonra hep bir sonrasının hayalini kurdum. Türkiye 'de gezmeye başladım. Sonra 2.kez Balkanlar turu yaptım.  Yetmedi yetmiyor daha fazlasını istiyorum.  Gitmek, uzaklaşmak, hayatı Sorgulamak, ben ne yapıyorum ya ? diye kendime sorduğum sorulardan kurtulmak istiyorum. Her gün sabah işe gidip masa başında burada ne işim var? mutlu muyum? Sabah karanlıkta uykumdan edilip, tıklım tıklım bindiğim otobüs ile işe gitmek beni mutlu ediyor mu? Tüm gün dört duvar, sadece kitabım var yanımda, sığınabildiğim, okuyup hayallere daldığım. Bu girdaptan çıkmak istediğim bir haldeyim. Ne yapacağımı, nasıl yapacağımı bilmiyorum.  Sadece hayal ediyorum. 

1 Nisan 2022 Cuma

SIRÇA KÖŞK

Sırça Köşk / Sabahattin Ali 



Arka Kapak:

 Sabahattin Ali'nin 1944-1947 yılları arasında yazdığı hikayelerden derlediği Sırça Köşk, hayatını altüst eden, kendisini ölüme kadar götüren o keskin devrede yaşadığı ve hayatını şiddetle etkilemiş olayları da yansıtmaktadır. Ayrıca Sinop Cezaevi'nde karşısına çıkan mahkûmun başından geçenler gibi Rıfat Ilgaz'ın emniyetteki bir sorgusu da bu hikayelere girmiştir. Sırça Köşk'te biyografik ve otobiyografik parçalarla yazarın kendine döndüğünü söylemek yanlış olmaz. 

Kitap Bilgileri:

Sayfa Sayısı: 165

Baskı Yılı: 2020

Yayın evi: İş bankası 

Kitap farklı farklı hikaye ve masallardan oluşuyor.  En son bölümdeki Sırça Köşk isimli masalda kitabın adını oluşturuyor. Bu kitabı okurken çok keyif aldım. Sabahattin Ali masal anlatırken içerisinde çok güzel konulara değinmiş. Bir bölümde Sabahattin Ali'nin hep iç karartıcı konulardan bahsettiğinden ve bu durumdan bazılarının rahatsız olduğundan söz ediyor. O da şöyle bir cevap vermiş. "Ah, ben hayvanları çok severim. Bütün canlı mahlukları, hayatı, güzelliği, saadeti severim. Bahtiyar bir köpek bile benim içimi sevinçle dolduruyor. Ben karanlık şeylerden bahsetmek için dünyaya gelmemişim. İçim tatlı, sıcak, neşeli şeyler anlatmak isteğiyle yanıyor. Hele cümle alem bu köpeğin onda biri kadar rahata kavuşsun, bakın ben bir daha acı şeylerden söz açar mıyım!"



Keyifli okumalar...


25 Mart 2022 Cuma

AYLAK ADAM

Aylak Adam / Yusuf Atılgan

Arka Kapak:

Düşünüyordu: ''Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur. Ama beş-on dakikada ölüyor.''

Yusuf Atılgan'ın Aylak Adam'ı, yayımlandığı günden bu yana edebiyatımızın en sevilen, üzerinde en çok tartışılan romanlarından biri oldu. Roman, 60'lı yılların başında bizimle birlikte tüm dünyada da konuşulmaya başlanan kentli aylak aydın bireyi konu alıyor. bugün artık çağdaş klasiklerimiz arasında yer alan Aylak Adam'ın dikkat çektiği entelektüel sorunlar güncelliğini koruyor.

Kitap Bilgileri:

Yazar: Yusuf Atılgan
Baskı yılı: 2019
Sayfa sayısı: 190
Yayın evi: Can yayınları 

Bu kitabı okumakta biraz zorlandım. Konusunu bilmeden, kitap hakkında hiçbir fikrim olmadan okumaya başladım ve ilk kez bu kitapla Yusuf Atılgan okudum, yanlış bir başlangıç oldu. Kitabı sevmememdeki en büyük etken baş kahramanın hayatta hiçbir sorumluluğu olmadan yaşıyor olması oldu. Kitabın konusu çokta ilgimi çekmedi ya da bana hitap etmedi. 



Keyifli okumalar...

17 Mart 2022 Perşembe

ÜÇ BÜYÜK USTA - Balzac, Dickens, Dostoyevski

Üç Büyük Usta / Stefan Zweig

Arka Kapak:

Stefan Zweig Üç Büyük Usta'da, üç büyük yazarın yaşam öyküleri üzerinden okurlarını edebiyat tarihine, edebi dehanın sınırlarına doğru bir yolculuğa çıkarıyor.

''Toplumun romanını yazan'' ve kendi gücünü dünyaya kabul ettirmek isteyen Balzac, ''ailenin romanını yazan'' ve döneminin İngiliz kültürüyle özdeşleşen Dickens, 'bireyin romanını yazan'' ve yaşamla ölüm, dehayla çılgınlık arasında gidip gelen Dostoyevski hem birer yazar, hem de gerçek birer kişilik olarak Zweig'in bu eserinde karşımıza çıkıyor.

Kitap Bilgileri:

Yazar: Stefan Zweig
Çeviri: Nafer Ermiş
Sayfa sayısı: 217
Baskı yılı: 2020

Kitabı okumakta çok zorlandım, çok yavaş ilerledi. Eğer Balzac, Dickens ya da Dostoyevski'ye karşı bir ilginiz yoksa bu kitabı okumanıza gerekte yok diye düşünüyorum. Kitapta onların yaşamlarından daha çok edebi kişiliklerinden, eserlerinden, eserlerini nasıl ortaya koyduklarından bahsediliyor. Bu yönden benim için olmasa da olur bir kitaptı. Üç yazar için üç ayrı bölümden oluşuyordu, ben daha çok Dostoyevski'yi merak ettiğim için okudum. Kitapta Amor Fati kavramından da bahsediyordu, bu konu ilgimi çekti. Dostoyevski için ''O sonsuz amor fati'siyle kaderini, onun bütün yüklerini ve tehlikelerini sevdiği gibi hastalığını da sevmiştir.'' diyordu. Dostoyevski'nin sara hastası olduğunu da bu kitap ile öğrenmiş oldum. Yazarların hayattayken türlü zorluklarla mücadele etmesi ve çokta önemli kişilikler olmaması ama öldükten sonra aradan bu kadar yıl geçmesine rağmen dünyaca ünlü olmaları çok garip değil mi? 



Keyifli okumalar...
 

10 Mart 2022 Perşembe

GENÇ BİR DOKTORUN ANILARI


Genç Bir Doktorun Anıları / Mihail Bulgakov
 

Arka Kapak:

Devrim zamanı Rusya... Karakışı aratmayacak kadar soğuk, kasvetli bir eylül günü, tıp fakültesinden yeni mezun olmuş bir doktor, şehirde çoktan unutulmuş geleneklerin ve boş inançların hüküm sürdüğü uzak bir kasabaya gelir. Devrim, büyük şehirlerin merkezlerinde hayatı ve zihniyetleri altüst ederken, bu genç doktor ülkenin ücra bir bölgesinde kadercilikle ve batıl inançlarla zorlu bir mücadeleye girişir.

Zor bir doğum, hassas bir cerrahi müdahale, uzaktaki bir hastaya ulaşabilmek için şiddetli bir kar fırtınasına rağmen göze alınan bir yolculuk, ağrılarını dindirmeye çalışırken morfinman olan bir meslektaş...
Genç doktorun gündelik hayatında karşılaştığı bütün zorlu sınavlar, Bulgakov'un elinde olağanüstü güçlü bir anlatımla, dram sınırlarında gezinen bir dokunaklılıkta öykülere dönüşür.

Kitap Bilgileri:

Saysa sayısı: 157
Çeviri: Tuğba Bolat
Baskı yılı: 2020
Yayınevi: İş Bankası 

Bu kitap beni çok etkiledi. Çok severek okudum. Hayattan sıkıldığım, her şey bu düzende devam mı edecek dediğim sırada bu kitabı okudum ve hayatta ne zor yaşamlar var diye düşüncelere daldım. İnsan kendi dertlerini düşününce tüm dünyada sadece kendinde dert var sanıyor. Sanki herkes hayatından çok mutlu da sadece sen dertlisin gibi.

Kitapta okuldan yeni mezun olmuş, deneyimsiz bir doktorun yaşadığı zorluklar ve başından geçen olaylar anlatılıyor. Sürükleyici, okuması kolay, güzel bir kitap.


Keyifli okumalar...

2 Mart 2022 Çarşamba

KÖPEK KALBİ

Köpek Kalbi / Mihail Bulgakov

Arka Kapak:

Bulgakov Köpek Kalbi'nde sokak köpeği Şarik'in öyküsünü anlatır. Dünya çapında bir bilim insanı olan Profesör Filipoviç, evine götürüp beslediği Şarik'i ameliyat ederek, er bezlerini ve hipofiz bezini adi bir suçlununkilerle değiştirir. Köpek arsız, yüzsüz, şehvet düşkünü ve kaba saba bir insana dönüşür. Şarik insan haliyle profesörün hayatını cehenneme çevirse de, Sovyet bürokrasisinde kendine bir konum edinebilecektir.

Komünistlerin küçük burjuva değerlerinin üstünde yeni bir Sovyet insanı yaratma ideallerini hicveden Köpek Kalbi, Bulgakov'un en çok tartışılan yapıtıdır.

Kitap Bilgileri:

Çeviri: Mustafa Kemal Yılmaz
Yayın evi: İş Bankası
Sayfa Sayısı: 132
Baskı Yılı: 2021

Konu olarak çok enteresan bir kitap. Profesör ameliyat ile bir köpeği insana dönüştürüyor, ameliyatı yapmaktaki asıl amacı başka tabi ki.. Daha sonrasında oluşturduğu yaratık başına bela oluyor. Daha çok sovyet toplumunu eleştirmek üzerine yazılmış bilim kurgu türünde bir kitap.

''İşin kötüsü, kalbi artık köpek kalbi değil.. İnsan kalbi! Hem de bir insanın sahip olabileceği en adi kalp''



Keyifli okumalar....
 

23 Şubat 2022 Çarşamba

HAYVAN ÇİFTLİĞİ

Hayvan Çiftliği / George Orwell

Arka Kapak:

İngiliz yazar George Orwell, ülkemizde daha çok Bin Dokuz Yüz Seksen Dört adlı kitabıyla tanınır. Hayvan Çiftliği, onun çağdaş klasikler arasına girmiş bir diğer çok ünlü eseridir. 1940'lardaki "reel sosyalizm"in  eleştirisi olan bu roman, dünya edebiyatında yergi türünün başyapıtlarından biri olarak kabul edilir.

Hayvan Çiftliği'nin başkişileri hayvanlardır. Bir çiftlikte yaşayan hayvanlar, kendilerini sömüren insanlara başkaldırıp çiftliğin yönetimini ele geçirir. Amaçları daha eşitlikçi bir topluluk oluşturmaktır. Aralarında en akıllı olan domuzlar, kısa sürede önder bir takım oluşturur; ama devrimi de yine onlar yolundan saptırır. Ne yazık ki insanlardan daha baskıcı, daha acımasız bir diktatörlük kurulmuştur artık. George Orwell, bu romanında tarihsel bir gerçeği eleştirmektedir. Romandaki önder domuzun, düpedüz Stalin'i simgelediği açıktır. Diğer kahramanlar gerçek kişileri çağrıştırmasalar da, bir diktatörlük ortamında olabilecek kişilerdir.

Altbaşlığı Bir Peri Masalı olan Hayvan Çiftliği, bir masal anlatımıyla yazılmıştır; ama küçükleri eğlendirecek bir peri masalı değil, çarpıcı bir politik taşlamadır.

Kitap Bilgileri:

Çeviri: Celal Üster

Yayınevi: Can

Sayfa Sayısı: 151

Baskı Yılı: 2020

Bu kitabı çok severek okudum ve konusunu çok ilginç buldum. Hayvanlar üzerinden çok güzel bir sistem eleştirisi yapılmış. Günümüzde de bu kitaptaki benzer olaylar birçok ülkede hala yaşanmaya devam ediyor. Kitapta şu tarz olaylar çok ilgimi çekti mesela ''Hiçbir hayvan yataklarda yatmayacak'' diye karar alınıyor. Daha sonrasında yönetilenler değil de yöneten domuzlar yataklarda yatmaya başlıyor. Bu durum sorgulandığında ise ''Hiçbir hayvan çarşaf serili yatakta yatmayacak, diyordu. Bizler çarşaf olmadan battaniye ile yatıyoruz. Görevimizi yerine getiremeyecek kadar yorgun düşmemizi istemezsiniz değil mi? '' diye de cevap veriliyor diğer hayvanlara. Ne yaparlarsa kendi rahatları için değil de diğer hayvanlara daha iyi bir hizmet sunabilmek adına yaptıklarını belirtiyorlar. 

Kafa yoran enteresan bir kitap ve kesinlikle okunması gerektiğini düşündüğüm bir kitap.


Keyifli okumalar..

17 Şubat 2022 Perşembe

KORKU

Korku / Stefan Zweig

Arka Kapak:

Rahat ve korunaklı bir yaşam süren saygın bir kadın, sekiz yıllık evliliğinden sıkılmış, burjuva dünyasının kozasından çıkarak kendini genç bir piyanistin kollarına atmıştır. Ancak bu gizli ilişkiden haberdar olan bir şantajcının ansızın zuhur etmesiyle, hayatında yeni farkına vardığı bütün güzellikleri yitirme tehlikesiyle karşı karşıya kalır ve kahredici bir korkunun pençesine düşer.

Korku, insanı bilinçdışına itilmiş utanç verici deneyimlerden, bastırılmış pişmanlıklardan özgürleştirebilecek güçte bir yapıt.

Kitap Bilgileri:

Çeviri: İlknur İgan
Özgün Adı: Angst
Baskı Yılı: 2020
Sayfa Sayısı: 70
Yayın evi: İş Bankası Kültür Yayınları

Stefan Zweigh öyküsü, aldatılmak üzerine geçen bir olayı ve sahip olduklarını kaybetme korkusunu anlatıyor. Birini aldatmak ve her an yakalanırım korkusunu yaşamak ve böyle bir hayat sürmek üzerine kısa bir öykü. Sonunda biraz şaşırsam da işlenen olay biraz eksik kalmıştı. Böyle bir durumda ben olsam ne yapardım diye de düşünmedim değil. 



Keyifli okumalar...

11 Şubat 2022 Cuma

BEN ÖLMEDEN ÖNCE

 Ben Ölmeden Önce 


En son 2019 yılında yapılacaklar listemi güncelledim. Geçen 2 yılda böyle bir listem olduğunu bile unuttum. Pandemi ile monoton geçen hayat, eve kapanmalar derken insan hayallerini bile unutabiliyor. 

Listeme şöyle bir baktımda yapmak istediğim bazı şeylerden vazgeçtim. Bazılarını da zaten yapmışım. Yeni liste yapma zamanı gelmiş..

Go Karta git..

Paintball oyna..

Karaoke yap..

Paraşütle atla..

İstanbul gezini tamamla..

Avrupa Turuna çık..

Doğu Expresi ile seyahat Et...

Karavanla Ege Kıyılarında Gez..

Deniz Kıyısında Bir Kasabaya Taşın..

İngilizceni Akademik Seviyeye Getir..

Doktora Yap..

İspanyolca Öğren..

Gitar Çalmayı Öğren..

Kapadokya'da Balona Bin..

Kamp Yap..

81 İlimizi Gör..

Resim Kursuna Git..

Fotoğraf Makinesi Al..

Fotoğrafçılık Eğitimi Al..

Antalya'ya Taşın..

Likya Yolunu Yürü..

Bir kedi Sahiplen..





 

4 Şubat 2022 Cuma

KUYUCAKLI YUSUF


Kuyucaklı Yusuf / Sabahattin Ali 
 
Arka Kapak:

''Bu manasız ve yabancı hayatta bir tek şeye hakikaten sarılmış, hakikaten inanır gibi olmuştu. Bu da karısı idi. Muazzez'in varlığı Yusuf için büyük, boşlukları dolduracak mahiyette bir şey değildi, fakat onun yokluğu müthişti. Onun bu kadar sebepsiz yere, bu kadar insafsızca Yusuf'un hayatından koparılması çıldırtacak kadar acı idi. Hayatında asıl aradığı şeyin Muazzez olmadığını biliyordu, fakat Muazzez olmadan bunu aramaya muktedir olamayacağını sanıyordu.''

Kuyucaklı Yusuf Türk edebiyatının belki de en romantik kahramanıdır. Hayatın ve insanların zalimliği karşısındaki naif duruşu ile bir yandan trajik bir sona ilerlerken, bir yandan da yaşadığı lirik aşk hikayesinin kahramanı olarak edebiyat tarihinde yerini almıştır.

Sabahattin Ali büyük romanı Kuyucaklı Yusuf'ta lirik ve taşra portresini bütün aktörleriyle gözümüzde canlandırır.

Kitap Bilgileri:

Sayfa Sayısı: 222

Baskı Yılı: 2019

Yayın evi: Yapı Kredi Yayınları

Bu kitap kitaplığımda birkaç yıldır bekliyor, çok merak etsem de bir türlü sıra gelmedi. Nihayet okuma fırsatı buldum. Sürükleyici, okuması zevkli ve Türk filmi tadında bir kitap. Dönemin Anadolu insanlarını yaşayış biçimlerini, toplumdaki sınıfsal farklılıkları konu olarak anlatıyor. Şu satırlarda ilgimi çekti;

''Bizim küçük Anadolu şehirlerimizde bu müzmin evlenme hastalığı daima hüküm sürmektedir. En kuvvetliler bile bir iki sene dayanabildikten sonra bu umarsız mikroptan yakalarını kurtaramazlar ve köle gibi, önlerine ilk çıkanla evlenirler.

Tabi bu evlenmede herhangi bir müşterek hayattan ziyade, erkek için evde bir kadın bulunması; kız içinse münasipçe bir kısmet varken kaçırılmaması düşünülmüştür. Bu izdivaç mikrobu, evlendikten sonra da faaliyetine başlar.''

Bu konu bence günümüz de hala geçerli, evlilik denilen olgu malesef ki iki insanın beraber bir hayatı paylaşması, daha açık haliyle iki kişinin birbirlerine hayatı kolaylaştırması ve huzurlu bir ortam sağlamasından çok toplum istediği için yapılan bir faaliyet. 

Aradan geçen onca yıla rağmen evlilik konusundaki bu görüşün hala çok fazla değişikliğe uğramamış olması çok tuhaf değil mi? 


Keyifli okumalar..



28 Ocak 2022 Cuma

SIRBİSTAN GEZİM - BELGRAD

SIRBİSTAN GEZİM - BELGRAD


Sırbistan'a gitmeden önce çok fazla ön yargım vardı. Bunlar biraz yıkıldı. Karadağ Kotor'dan akşam saat 7 de yola çıktık Belgrad'a vardığımızda saat sabah 6 gibiydi. Yolculuk uzun sürdüğü için gece yolculuğunu tercih ettik. Sabah saatlerinde otobüsten iner inmez hostele gitmek istedik ama hem hosteli bulmakta biraz zorlandık çünkü otogara çok uzaktı. Başka bir yerde kalmayı düşündük daha yakın bir mesafede ama öyle bir imkanda bulamadık. Otogara yakın mesafede hiçbir yer bulamadık. Kısacası Sırbistan'da konaklama konusunda biraz sorun yaşadık. Hostele gittiğimizde de bizi kabul edemeyeceklerini tüm odaların dolu olduğunu söylediler. Rezervasyonumuz vardı ama giriş saati 14.00'dı. 

                             

Bildiğiniz sokakta kaldık. Uzun bir otobüs yolculuğu yapmışız uykusuz bir haldeyiz, karnımız aç ve sabah saatleri her yer kapalı. Hava soğuk zaten o ayrı bir konu, hostel sahibi gidin giriş saatinizde gelin dedi. Bizde bavulları orada bırakmayı teklif edip dışarı çıktık. Orada beklememize de izin verilmedi. Soğuk havada sokaklarda dolaşmaya başladık, bir iki börekçi tarzı yer dışında her yer kapalıydı. 
Kaldığımız yer Guest House Miss isimli hosteldi. 

                     

Bir yerde oturup börek tarzı bişeyler yedikten sonra mecburen gezmeye başladık. Normalde biraz dinlenip kendimize geldikten sonra gezerdik ama öyle bir imkan olmadı. Hava soğuk olduğu için müze gezmeye karar verdik, asıl gezmeyi planladığımız yer, kalacağımız yere uzak olduğu için yakınlardaki müzeleri gezelim diye düşündük. 

                     

Nikola Tesla müzesine gittik ancak, müzedeki görevli müze açık olmasına rağmen bizi içeri almadı. Yabancılar için giriş saati 12.00 dedi ve o saatten sonra gelmemizi söyledi. Tuhaf bir şekilde diğer müzeler de 12.00 'de açılıyordu. Pandemi nedeniyle olabilir bilemiyorum. Sırbistan'da PTT Müzesi olduğunu gördük ve oraya girdik. Müzedeki eserler üzerinde de türkçe posta ve ptt yazıyordu.


Sabah saatleri olduğu için müzede bizden başka kimse yoktu. Yaşlı bir amca müze görevlisiydi, onunla biraz sohbet etmeye çalıştık ama ingilizce bilmiyordu. Biz ingilizce o sırpça bir şekilde konuşup anlaştık ve bize resimde gördüğünüz dergi ve kartpostalları hediye etti. Sırbistan'daki PTT Müzesinden böylece hatıralarım oldu. Sırbistan'daki tek güzel anım buydu diyebilirim.


Sırbistan' da çoğunluk gezilecek yerler Kalemegdan Kalesi ve Parkı çevresinde bulunuyor. Ertesi gün dinlenmiş bir şekilde buraları da gezdik. 


Son gün Slavija Square meydanından kalkan otobüs ile Nikola Tesla Havaalanına gittik. Oradan da Türkiye'ye dönüş yaptık.

 

20 Ocak 2022 Perşembe

KARADAĞ (MONTENEGRO) GEZİM - BUDVA

KARADAĞ (MONTENEGRO) GEZİM - BUDVA


Önceki yazımda bahsettiğim gibi Karadağ'da kaldığımız iki gün boyunca aralıksız yağmur yağdı. Yağmurlu havada gezmekte biraz zor oldu açıkçası. 


Karadağ'daki ikinci günümüzde Kotor otogarından Budva'ya giden otobüslerle 2 euroya yolculuk yaptık. Kotor - Budva arası en fazla 1 saat sürüyor. Aslında amacımız Sveti Stefan'ı görmekti. Budva'da sahil boyu dolaştık, kalenin olduğu yerleri gördük, daha sonrasında Kotor'a geriye döndük malesef.


Budva sahilde çok güzel yürüyüş parkuru var aslında orası manzaraya karşı yürünebilir ama hava şartlarından dolayı biz tamamını yürüyemedik. Eğer Karadağ'a gelecekseniz kesinlikle yaz aylarında gelin ve plajların tadını çıkarın muhteşem denizi, plajları var.


 

14 Ocak 2022 Cuma

KARADAĞ (MONTENEGRO) GEZİM - KOTOR

KARADAĞ (MONTENEGRO) GEZİM - KOTOR


Balkan ülkeri arasında en sevdiğim ve gitmekten hiç bıkmam dediğim tek ülke ve tek yer Kotor. Kotor'un doğal güzellikleri o kadar muhteşemki anlatılmaz yaşanır. İnşallah günün birinde kısa bir sürede olsa Kotor'da yaşamak nasip olur. 


Mostar'dan Kotor'a bilet bulmakta biraz zorluk yaşadık. Sadece sabah saat 8 gibi otobüs vardı. Aslında yol uzun sürdüğü için akşam yolculuk yapmayı planlamıştık ama bilet bulamayınca bir günümüz yolculuk ile geçti. Ülkeye girişte 2 doz aşı olanlardan pcr testi istenmiyor aşı kartı olması yeterli oluyor. Sınır geçişinde hiçbir sorun yaşamadık. Kotor'a vardığımızda akşamüstü saat 5 gibi falandı. Yol cidden uzun sürüyor. Yine Mostar'dan Kotor'a giderkende yol üzerinde çok güzel manzaralar var. Otobüs camından manzaraya bakarken aklımdan hep şu düşünceler geçti. "Aslında otobüs ile değil de araba kiralayıp yola çıkacaksın istediğin yerde dur manzaranın tadını çıkar istediğin gibi gez." 


Bu sefer ki gidişimizde farklı bir yerde kaldık, Old Town içerisinde yine ortaçağdan kalma bir yapı olan Centrum Hostel'de kaldık. Bu hosteli de kesinlikle gözüm kapalı tavsiye ederim. Hostel sahibi çok efendi, güleryüzlü ve yardımsever biri. Burada da yine 2 gece kaldık. Kotor da iken hava çok yağmurluydu tüm gün yağmur yağdı ve çok fazla gezemedik. Dönüş için otobüsümüz de akşam saatlerindeydi ve hostelden normalde sabah çıkmamız gerektiği halde biz akşama kadar kaldık. Tabiki hostel sahibi ile konuştuk o da sorun yok istediğiniz kadar kalın dedi. Ekstra hiçbir ücrette istemedi. 


Resimdeki de hostelin kedisi. Kendisi yanıma geldi, yatağın üzerine kuruldu.


Kotor'dayken 2 gün boyunca aralıksız yağmur yağdı. Yağmur nedeniyle çok fazla gezemedik. Aslında kaleye çıkıp şehir manzarasını izlemek gibi bir hayalim vardı. Kotor körfezini tepeden görmeyi çok istiyordum, olmadı. Bizde hem yağmurdan sakınmak için hemde hostelde kalmamak için Old Town içerisinde bulunan Kotor Deniz Müzesini gezdik. Müzeye giriş ücretsizdi. 


Müze içerisinde çok güzel eserler, denizcilikle ilgili tablolar vardı. Alttaki resimde yer alan şişeler zamanında içerisine not yerleştirilip denize bırakılarak uzaklardaki sevgiliye gönderilmiş şişeler. 

                                                    

8 Ocak 2022 Cumartesi

BOSNA HERSEK GEZİM - MOSTAR, BLAGAJ

BOSNA HERSEK GEZİM - MOSTAR, BLAGAJ 


Daha önceki Saraybosna yazımda bahsettiğim gibi Saraybosna'dan Mostar'a otobüs ile yaklaşık 4 saatlik bir yolculuk yaptık. Mostar'da daha önceki gelişimizde kaldığımız Hostel Dino da kaldık. Daha önce kaldığımız, temiz güvenilir bir yer, sahibi de aynı hostel içerisinde yaşayan çok tatlı güleryüzlü bir hanımefendi. Yine geceliğine 10 Euro ödedik. Yıllar önce kaldığımızda da aynı fiyattı, fiyatlarda değişiklik olmamış buna baya şaşırmıştık. Hostel Mostar köprüsüne de çok yakın rahatlıkla gezebilirsiniz. 

Mostar köprüsünü gördükten sonra bakırcılar çarşısı olan kısımları dolaştık. Mostar akşamları bir başka güzel oluyor, nehir kenarında oturup öylece manzarayı izlemek su sesini dinlemek insana iyi geliyor. Biz toplamda iki gece Mostar'da kaldık. Bosna'da savaşla ilgili müzeleri de görmeyi çok istiyordum. Saraybosna'da müzeler kapalıydı ve Mostar'da da pandemi nedeniyle aynı şekilde müzeler kapalıydı malesef içerisine giremedik.

Mostar'a kadar gelmişken yakın mesafede bulunan Blagaj'a da gitmeye karar verdik. 2. günümüzde Park Zrinjevac yakınındaki Spanjolski Trg adlı duraktan otobüs ile yaklaşık olarak 30 dakika da Blagaj'a vardık. Anladığımız kadarıyla otobüsler çok sık geçmiyor, durakta tabelaya otobüs saatlerinin olduğu bir kağıt asmışlar hangi numaralı otobüs saat kaçta gelecek orada yazıyordu. Biz de orada yazan bilgiye göre gidiş ve dönüş saatlerimizi ayarladık. 


Blagaj'da kesinlikle Bosna'da görülmesi gereken yerlerden. Çok güzel bir manzarası var. Blagaj Alprenler Tekkesini de ziyaret edebilirsiniz. Tekkeye girişler ücretliydi, fiyatlarını tam olarak hatırlamıyorum. Nehir kenarında kurulmuş çok fazla cafe, restorant var ayrıca tekkenin olduğu kısma doğru giderken yol üzerinde de hediyelik eşya satan yerler bulunuyor.


1 Ocak 2022 Cumartesi

BOZKIR BİR YOLCULUK HİKAYESİ

BOZKIR Bir Yolculuk Hikayesi / Anton Çehov 

Arka Kapak:

Yaratıcılığının dönüm noktası olarak kabul edilen bu eserinde Çehov, Ukrayna bozkırındaki bir yolculuğun hikayesini dokuz yaşında bir çocuğun gözünden anlatır. Eğitimi için annesinden ayrılıp dayısıyla birlikte yola koyulan Yegoruşka capcanlı bir dünyada bulur kendini. Bu yolculukta bütün hiyerarşisi ve tüccarların, din adamlarının, köylülerin, işçilerin ve arabacıların arasına karışır. Bozkırda doğal akışında sürüp giden yaşamın çocuğun duyuları ve duyguları üzerinde bıraktığı etkiler, Çehov'un ustaca ete kemiğe büründürdüğü belalı Dımov'a karşı beslediği düşmanlık, dalgalanan ruh halleri şaşırtıcı ölçüde gerçekçi bir üslupla aktarılır.

Rus yaşam biçiminin ve ruhunun canlı imgelerini gözümüzün önüne getiren şiirli bir dille tasvir edilen bozkır, renkleri, sesleri ve kokularıyla hikayenin ana karakterlerinden biridir adeta. Üzerinde yolculuk eden insanlardan bağımsız, kendi yaşamını sürer, soluk alıp verir. Çehov bozkırla insan varoluşu arasındaki paralellikler aracılığıyla doğayla insan arasında simbiyotik bir ilişki kurmuştur.

Kitap Bilgileri:

Çeviri: Ayşe Hacıhasanoğlu

Sayfa Sayısı: 115

Baskı Yılı: 2021

Kitabı genel olarak beğendim. Okumaya başlamadan önce konusu hakkında hiçbir bilgim yoktu. Kapak resmi ilgimi çektiği için ve seyahat etmeyi sevdiğim için merak edip aldım. Kitapta konusu geçen yolculuk boyunca kahramanımız Yegoruşka'nın duygularını hissedebiliyorsunuz. Kitabı okurken Üniversite'ye gitmek için ailemden ayrıldığım zaman hisettiklerim aklıma geldi. İçimi kimsesizlik, yalnızlık duygusu kapladı açıkçası. İnsan ailesinden ayrı kalınca kendi başının çaresine bakmayı, yalnızlığı bir şekilde öğreniyor. 

Kitaptan Alıntılar:

Bilim kimine fayda sağlar, kiminin de aklı karışır. Kız  kardeşim, anlayışı kıt bir kadın, her işi aristokrat gibi yapmaya kalkıyor, Yegorka'dan bir bilgin çıkarmak istiyor, benim yanımda çalışsa Yegorka'yı ilelebet mutlu kılabileceğimi ise hiç anlamıyor. Bunu size şöyle açıklayayım: Herkes bilgin ve soylu olacak olsa, ticaret yapacak, ekin ekecek kimse kalmaz. Herkes açlıktan ölür. 
Ama herkes ticaret yapacak ve ekin ekecek olursa da bilim öğrenecek kimse kalmaz.

Okumak ışıktır, cehaletse karanlık...

Akıl inançla birleşince Tanrı'nın istediği meyveleri verir.

Varlık nedir? Varlık kendisini gerçekleştirmek için başkasını gerektirmeyen özgün bir şeydir.

Göğün derinliklerine uzun süre gözünü ayırmadan baktığında, düşüncelerle ruh, yalnızlığın bilincinde birleşirler nedense. Kendini çaresizce yalnız hissetmeye başlarsın, daha önce yakın ve kendine ait saydığın her şey sonsuz biçimde uzak ve değersiz olur. Binlerce yıldır gökyüzünden bakan yıldızlar, insanın kısacık yaşamını umursamayan anlaşılmaz gökyüzü ve sis, onlarla göz göze kaldığın ve anlamlarını kavramaya çalıştığında suskunluklarıyla ruhunu ezerler; her birimizi mezarda bekleyen yalnızlığa aklımız takılır ve yaşamın içyüzü, özü umutsuz ve korkunç görünür...



Keyifli Okumalar..